26 Ocak 2013 Cumartesi

ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR
Anlamını ne kadar iyi anlatan bir atasözü değil mi? Felaketler ve üzücü olaylar kimin başına gelir ise, sadece onları sürekli acı içinde bırakır. Başkalarının üzülmeleri gelip geçicidir.
Ne kadar doğru değil mi? Eminim hepimizin olduğu gibi sizlerinde çevrenizde eş,dost tanıdık bir çok arkadaşınızın başına üzücü olaylar, kayıplar geliyordur. Bu tip durumlarda hepimiz arkadaşlarımıza tanıdıklarımıza bu zor günlerinde destek olmaya, yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bazen maddi, bazen manevi olarak destek olmaya çalışıyoruz. Genellikle arkadaşlarımızın yakınlarında olmaya, üzüntüye dayanmalarına yardım etmeye çalışıyoruz. Oysaki onlar için o kadar zor ki. Yakınlarını kaybetmiş olmanın üzüntüsü ile başa çıkmak hiç de kolay değil. Destek olan, yardım eden, yanında duran ne kadar çok arkadaş, dost, tanıdık da olsa, günün sonunda hepsi gidiyor ve kendiniz ile baş başa kalıyorsunuz. İşte orada ateşin düştüğü yeri yaktığını anlıyorsunuz. Genç yaşta eşini kaybeden birisinin gözlerinin içine bakabildiniz mi hiç? Ya küçük çocuğunu kaybeden annenin veya babanın gözlerine bakabildiniz mi? Hayatın anlamı onlar için o an bitmiş midir? Eski hayatlarına geri dönebilirler mi? Eskiden gözlerinin içinde gördüğünüz hayat ışığı geri gelir mi?
İşte burada Yunancada “anlam” anlamına gelen logos ve terapi sözcüklerinden oluşmuş olan Logoterapi’ye dikkat çekebiliriz. Logoterapi, yaşamın her koşulda, hatta en kötü koşullar altında bile potansiyel olarak var olduğunu varsayar. Bu kuram ve ekolün kurucusu, ikinci dünya savaşında uzun süre toplama kamplarında kalan Avusturyalı psikolog Viktor Frankl, insanın düşünebileceği en kötü koşullara bile direnerek ve mücadele ederek, göğüs gerebileceğini söyler. Ancak kişinin hayata asılması için, yaşamı ve ölümü anlamlı kılacak bir nedeni, uğruna yaşayacak bir şeyi olması gerekir. Yaşamlarında anlamsızlık duygusu ağır basan bireyler,uğruna yaşamaya değer bir anlam bilincinden yoksun kalarak, iç dünyalarında oluşan boşluk duygusuna,yani varoluşsal boşluğa yakalanmışlardır. İşte bu noktada, Logoterapistin rolü, danışanın yaşamda bir anlam ve bir amaç bulmasına, ya da, var olan anlam spektrumunu bilinçli ve görünür hale getirmesine yardımcı olmaktır.
Hayatımızı anlamlı kılacak araçları düşünürsek  yaşamda anlam her zaman değişebilir,ancak hiçbir zaman yok olmaz.Birey yaşamının anlamını farklı yollardan bulabilir.
Ümit etmekten ve hayal kurmaktan vazgeçmeyerek
Bir eser yaratarak, üreterek
Bir insanı severek, sevilen insana sıkı sıkıya sarılarak
Tabiatın güzelliklerinin farkına vararak
İnanmaya hep ama hep devam ederek
ve nihayet hayatta bilinen bütün anlamlar  hedefler uçup gitse bile koşullar doğrultusunda kendi tavrını belirleme özgürlüğünü kullanarak…
Tanrım bizlere hayatımızın anlamını bulma yolunda yardım et.