23 Mayıs 2014 Cuma

BEŞİKTAŞ'IN 2013-2014 SEZON PERFORMANSI

Bu sezonun devre arasında yazdığım ve ilk devre performansını değerlendirdiğim yazımda Beşiktaş için “Hayal kırıklığı” deyimini kullanmıştım. Sezon sonunda da aynı hayal kırıklığını yaşadığımı söyleyebilirim. Herhalde tüm zamanların en değerli ikinciliğinin söz konusu olduğu sezonda ikinciliği Beşiktaş’ın ve Galatasaray’ın birbirlerine ikramı, sezon sonunda daha kaliteli ve strese daha dayanıklı ayaklara sahip Galatasaray’ın bu çok değerli ikinciliği alması hayal kırıklığının temelini oluşturuyor. Geçtiğimiz sezona göre çok daha fazla transfer yapan, para harcayan Beşiktaş, Biliç ile Samet Aybaba’ya göre sadece 4 puan fazla toplayabilmiştir. Aybaba dönemine göre daha az gol yemiş olmasını Tolga faktörüne ve geçen seneye göre nispeten daha derli toplu olan defansa bağlayabiliriz. Ancak forvette Aybaba döneminden daha az gol atılmış olması ileride kalite eksikliğini ortaya koymaktadır. Nispeten derli toplu olan defansın sağı ise transfer edilen Serdar Kurtuluş’a rağmen istenilen seviyeye ulaşmamış ve sezon içinde Necip ve Atiba sağ bek oynamak zorunda kalmıştır. Yeni transferlerden Eneramo, Sezer, Kerim Frei, Ömer faydalı olamamış, Toraman ceza almış, İsmail form tutamamış, Muhammet verilen şansları kullanamamış, Fernandes takıma küsüp oynamamış, Almeida her zamanki gibi tek devre oynamış, Pektemek ve Holosko iyi niyetlerine rağmen yeterince faydalı olamamışlardır. İnişli çıkışlı sakatlıklar yaşayan Sivok ve Ersan kısmen faydalı olmuşlardır. Hayal kırıklığı yanında bol sakatlıkla dolu geçen sezonda Oğuzhan, Gökhan Töre, Veli, Atiba, Tolga, Olcay, Motta ortalamanın üstünde performans göstermişlerdir. Sonradan ilk 11 oynamaya başlayan Pedro Franco nispeten iyi maçlar çıkartmıştır. Devre arası yarım sezonluğuna takıma katılan Dany ve Jones Beşiktaş’ın ilk 11 oyuncuları değildir. Sonuç olarak stadı olmayan, sakatlıklarla boğuşan, kavgalar, kurşunlanmalar yaşayan, ligin aleyhinde en çok hakem hatası yapılan takımı Beşiktaş beklentilerimin altında performansı ile beni ve milyonlarca taraftarını üzmüştür. Acısı ve tatlısı ile sezonu bitiren Beşiktaş’ın gelecek sezon Biliç ile devam edecek olması istikrar adına olumludur, ne de olsa her sene teknik direktör değiştirilmemelidir. Biliç’in süper ligi artık daha iyi tanıyor olması da bir avantajdır. Ancak bu sene Biliç için kader senesidir. Artık başarılı olup bunu göstermelidir. Birinci hedef Şampiyonlar liginde ön elemeleri geçip mutlaka gruplara kalmak olmalıdır. Eğer ön elemeler geçilemez ise takımın bozulacak moral motivasyonu lig’e de kötü başlamasına ve belki gelecek sezonu bile kaybetmesine neden olacaktır. Futbolcuların Şampiyonlar liginin önemini iyi kavrayıp ön eleme turlarında en iyi performanslarını göstermeleri gerekmektedir. Gelelim gerekli olan transferlere: Bana göre en önemli ihtiyaçlar, 10 numara oynayacak kaliteli, golcü bir orta saha veya forvet arkası (küsüp oynamayan Fernandes’in eksikliği sezon boyunca hissedilmiştir), kaliteli iyi bir golcü (elimizde Cenk, Pektemek, Ömer’e rağmen), iki stoper (elimizde Pedro ve Ersan dışında stoper yoktur, Sivok ile büyük ihtimal yollar ayrılacaktır, Toraman takıma geri döner mi belli değildir) ve sağ bektir. Ayrıca Gökhan Töre konusu çözülmelidir. Eğer Gökhan Töre alınamaz ise sağ açık içinde iyi bir oyuncuya ihtiyaç olacaktır. Sol bek mevkiinde Motta ile devam edileceği kabulü ile o bölge için takviye yazmaya gerek duymadım. Bütçe bu bölgelere ayrılmalıdır. Umarım iyi oyuncular transfer edilir. Yeni sezonda Beşiktaş’a , Süper Lig ve tüm Türkiye ligleri takımlarına başarılar dilerim.

4 Nisan 2014 Cuma

2014 Yerel seçim analizi

Değerli okurlar,

Amatör bir yazar olan bendenizin 2014 yerel seçimleri ile ilgili aşağıda yaptığı analizi umarım beğenirsiniz. Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de karşımıza çıkan ve büyük tepkilere sebep olan seçim hileleri ve usulsüzlükleri iddiaları yüzünden halen birçok il ve ilçede yapılan itirazlar sonucunda sayımlar tekrarlandığından, henüz kesinleşmiş rakamlar açıklanmamıştır. Sandığı demokrasinin tek enstrumanı olarak gören AKP’nin seçim hile ve usulsüzlerinin başköşesinde olmasıda oldukça manidardır. Benim Gezi ruhunun devamı olarak adlandırdığım demokrasi ve özgürlük sevdalısı gençlerin oylara sahip çıkma duygusu ile yaptıkları özverili çalışmalar sayesinde birçok seçim bölgesinde hile iddiaları ile sayımlar tekrarlanmakta ve belediyeler el değiştirmektedir. Sandık ve seçim tabiî ki demokrasinin temel enstrumanlarından biridir ama sandıktan daha önemlisi şeffaf, düzgün, adil ve hilesiz seçim yapılmasıdır. Kesinleşmiş oy oranları belli olmadığından ben ajansların ortalama oy oranları ile bu analizi yapacağım ve şu oranları kullanacağım: AKP %44, CHP %27, MHP %17.

Ben 2010 yılındaki referandumda, 2011 yılındaki genel seçimde ve 2014’deki yerel seçimde, AKP’nin aldığı oylara RTE’nin güven endeksi olarak ad veriyorum. Nede olsa gerek referandumda gerek seçimlerde seçmen RTE’ye oy veriyor. Bu açıdan bakıldığında güven endeksi referandumda %58, genel seçimde %50, yerel seçimde %44 olarak düşüş trendi göstermekte, demek ki güven duyan kişi sayısı azalmaktadır. 2009 yılındaki yerel seçim ile karşılaştırmak, arada değişen büyük şehir yasası ve artan büyükşehirler ve eklenen kırsal kesim oyları sebebiyle teknik olarak doğru değildir. Tabiki AKP politikacıları 2009 yerel seçimi ile karşılaştıracaklardır ama bu elma ile armut karşılaştırması anlamına gelmekte olup mantıken doğru bir karşılaştırma değildir. Doğru karşılaştırma için 2011 genel seçim rakamlarına bakılmalıdır ki onlar şu şekildedir: AKP %50, CHP %27, MHP %13. Şimdi seçim sonuçlarına AKP açısından bakarsak ve AKP yönetimi bu seçimde oylarının %50’den aşağıya düşeceğini biliyordu desek çok da yanılmamış oluruz diye düşünüyorum. AKP’nin 3.dönemiyle birlikte başlayan otoriter, tek taraflı ve çoğunlukçu olmayan politikalar, Gezi olayları, sonrasındaki çok ciddi yolsuzluk iddiaları, medya mühendisliği, Gülen cemaati ile mücadele, dış politika yanlışları yüzünden AKP oy kaybedecekti. Soru ne kadar kaybedeceği idi. Benim şahsi fikrim %5 ila %10 arası bir düşüş olup şu anki tabloda görülen %5-%6 mertebesindeki düşüş AKP’nin seçimi minimal bir zararla atlattığının göstergesidir. Sanıyorum birçok partili %5-%6 mertebesindeki bir düşüşe çoktan razıydılar. Dikkat ederseniz çok da fazla kamuoyunda zafer çığlıkları duyulmuyor. Burada önemli olan RTE güven endeksinin 2010 ile 2014 arasında %14 gibi bir oranda düşmüş olmasıdır. Bu düşüş 2015 yılında da devam eder AKP %40’ın altında kalır ise, tek başına iktidara gelemeyecektir. Akıllı parti yöneticilerinin bu riski satın alıp bu tehdide karşı politikalar oluşturacaklarını düşünüyorum. Bu politikaların neler olacağını göreceğiz, ilk anda aklıma gelenler “düşmanlarını yok et” ve “popülist politikalar ile seçmenini tut, artırabilirsen artır ama sakın kaybetme” olacaktır. Bu analiz sonucunda AKP seçimden minimum bir kayıpla çıktığından kendini başarılı olarak görebilir ama ufuktaki tehdidide ciddiye alacaktır diye düşünüyorum. Kısaca AKP açısından seçimi analiz edersem:

1) Seçimden 1.parti olarak çıktığı için başarılıdır.
2) RTE güven endeksi 2010 referandumuna göre %14 düşmüştür.
3) Kaybettiği il ve ilçe belediyelerinde neden kaybettiğini analiz etmelidir.
4) İktidarda olan partininın belediye kaybetmesi ciddi başarısızlıktır (Örneğin Hatay, Mardin)

Gelelim ana muhalefet partisi CHP’ye. CHP 2011 genel seçimleri ile kıyaslandığında oyunu az da olsa artırmıştır. Ancak eşik hedef olarak konulan %30 barajına ulaşamamıştır. İstanbul ve Ankara gibi metropollerde oldukça yüksek oy oranlarına ulaşmış olmasına rağmen İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda oldukça başarısız olmuştur. Oyunu artırmış olması bir başarı olarak görülebilmekle beraber yıllardır %30 barajına ulaşamaması düşündürücüdür. Parti yönetiminin bunun üzerinde ciddi zaman harcayıp yapılan hataları ve yanlışları tespit edip, ders çıkartıp, önlemlerini almalıdır. CHP’nin kıyı bölgelerinde sıkışıp kalması ciddi şekilde incelenmeli ve Anadolu’da oy oranı nasıl artırılır konusu ele alınmalıdır. Burada CHP üst yönetimi kadar, hatta daha da fazla yerel teşkilatlara iş düşmektedir. Oy almak için halkla birlikte olmak gerekir. Adında Halk olan CHP’nin de en başta bunu yapması gerekir. Parti Genel Başkanı Türkiyedeki tüm il, ilçe, belde, nahiye ve köyleri gezemez, teşkilatlar bunun içindir. Teşkilatlar tüm vakitlerini halk için halkla beraber geçirmelidirler. Halkla beraber olursanız istekleri, beklentileri alabilirsiniz, tansiyonu ölçebilirsiniz ve kendinizi, politikanızı, yapacaklarınızı, vaatlerinizi daha rahat anlatabilirsiniz. Anahtar halkla birlikte olmaktır.

CHP’nin 2014 yerel seçiminde bir önceki dönemde elinde olan Antalya, Mersin, Artvin gibi seçim bölgelerini kaybetmesi büyük bir başarısızlıktır. 5 senelik belediyecilik sonucunda, 1-0 önde başladığınız seçimi kaybetmek üzerinde düşünülmesi, tartışılması ve ders çıkarılması gereken bir durumdur. Burada da başkanın, ekibinin ve teşkilatın önemi bir kez daha gözler önüne çıkmaktadır. CHP’nin oy potansiyeli yüksek adayları metropollerde Büyükşehir Belediye başkan adayı ve İlçe Belediye başkan adayı gösterme stratejisi oldukça başarılı olmuştur. Her ne kadar kazanılmasada ki Belediye seçimleri Genel seçimler gibi değil ya kazanıyorsunuz ya kazanamıyorsunuz, İstanbul, Ankara gibi Büyükşehirlerde, Üsküdar gibi ilçelerde oldukça yüksek oy oranlarına ulaşılmıştır. Ancak sadece metropollerde yüksek oy oranına ulaşmak yetmemektedir. Anadolu’yu bir bütün olarak düşündüğümüzde oldukça büyük bir oy potansiyelinden bahsediyoruz. Gelecek yıl yapılacak genel seçimlerde CHP’nin Anadoluda oy oranının mutlak suretle artırması gerekmektedir. Dolayısıyla hemen bugünden genel seçim çalışmaları başlamalıdır. Oy potansiyeli olan, halka güven veren, halkın kabul edeceği adaylarla devam edilmelidir. CHP açısından kısa bir seçim analizi yaparsam:

1) Oy oranı beklentilerin altında kalmış eşik oy %30’a ulaşılamamıştır.
 2) Metropollerde geçmiş seçimlere göre oldukça yüksek oy alınmıştır (Örn. İstanbul 2011 genel seçimlerinde CHP’nin oyu %31 mertebesinde olup, 2014 yerel seçimlerinde %40 mertebesindedir)
3) Antalya, Mersin, Artvin gibi bölgelerin kaybedilmesi büyük başarısızlıktır.

Gelelim ülkemizin üçüncü büyük partisi olan MHP’ye. Bu seçimin bence en çok kazananı MHP olmuştur. Genel seçime göre oylarını %4 artırması yaklaşık 2 milyon yeni seçmenin MHP’ye oy verdiği anlamına gelmektedir. Bu da AKP’nin azalan oylarının çok büyük çoğunluğunun MHP’ye kaymış olduğunu göstermektedir. MHP bu seçimde %17 civarında olan oyunu gelecek seçimlerde %20 bandına doğru çıkartarak merkez sağda iyi bir alternatif durumuna gelebilir ve gelmek isteyecektir. Demokrasimizinde buna ihtiyacı var. Ancak MHP’nin halen bir kitle partisi değil, ülkücü düşünceyi savunan bir fikir partisi olduğunuda unutmamak gerekir. Kitle partisi olabilmek için toplumun tüm katmanlarına yönelik politikalar izlemek gerekir. Akdeniz bölgesinde Adana yanında Mersin, Osmaniye ve Isparta bölgelerinde Belediye başkanlıklarını kazanmaları, Doğu Anadolu’da Kars’ı almaları oldukça büyük başarılardır. 2009’da kazandıkları Manisa’yı bu seçimde de ellerinde tutmayı başardılar. Büyük şehirlerde ise istedikleri oy oranlarına erişememe sebepleri biraz önce belirtmiş olduğum kitle partisi olmamaları. Büyük şehirlerde CHP adaylarına destek verdikleri iddiaları bana göre sadece Ankara için geçerli. İstanbul’da MHP’nin 2009’da oyu %5 iken 2014’de %4’e düşmüş yani CHP’ye ciddi bir kayma yok, İzmir’de MHP’nin 2009’da oyu %7,2 iken 2014’de %8’e yükselmiş. Yani Ankara dışında ki oradaki CHP adayı bir önceki seçimde MHP’nin Ankara adayı idi, CHP’ye büyük şehirlerde kayan pek bir oy gözükmüyor. MHP’yi kısaca analiz edersem:

1) Seçimlerden en karlı çıkan partidir.
2) 2 milyon civarı yeni seçmen MHP’ye oy vermiştir.
3) Kitle partisi olma yolunda adımlar atarlar ise %20 eşik oy oranı ile merkez sağda alternatif olabilirler.

Bugün Ağrı’nın 13.kez oylarının sayılacağı haberlerinin yer aldığı gazetelerde, bugüne kadarki seçimler içinde en fazla hile ve usulsüzlük iddialarının bu yerel seçimlerde söz konusu olduğu da belirtiliyordu. Sınavdan geçen demokrasimiz için bir eksi puanda buradan geldi. Şahsen hoşuma giden ve seçimden kazanımlar olarak nitelendirdiğim aşağıdaki konularıda dikkatinize sunuyorum.

1) Seçime katılım geçen seçimlerden daha fazla oldu. Sosyal medya’da ve basında yapılan oy ver kampanyalarının başarılı olduğunu söyleyebilirim. Darısı Cumhurbaşkanlığı seçimine ve gelecek sene yapılacak genel seçimlere.
2) Gezi ruhunun devamı demokrasi sevdalısı gençler güzel organizasyonlar ile oylara sahip çıkma anlamında başarılı bir sınav verdiler. Bu organizasyonlar olmasaydı bu hile ve usulsüzlükler ortaya bile çıkamayacaktı.
3) Yukarıda yazdığım seçim tecrübesinin Gezi ruhunda ilerideki seçimlerde daha da gelişeceğini ve demokrasi yolunda bize ciddi katkı sağlayacağını düşünüyorum.

Hepinize sağlıklı günler ve güzel bir haftasonu dilerim.