29 Mart 2012 Perşembe

THY YENİ CIP SALONU – İSTANBUL

Uzun zamandır THY’nin İstanbul havaalanındaki yeni CIP salonu hakkında yazmak istiyordum. Yeni CIP salonunun açıldığından bu güne zaman geçti dolayısıyla biraz geç kalmış bir yazı olduğunu biliyorum ama ancak şu anda Kazablanka-İstanbul arası TK 0618 sefer sayılı A330 uçağında seyahat ederken zaman bulabildim. Şu anda uçak yaklaşık 11.000 metre irtifada Tunus ile İtalya’nın Palermo adası arasında Akdeniz semalarında uçuyor.

Benim gibi çok uçanlar THY’nin CIP salonlarında çok vakit geçirirler, hemen birçok havaalanında bu CIP salonlarından bulunur, THY uçuşları için Miles&Smiles adı verilen uçuş programına kaydolursunuz, kartınız adresinize gelir. İsterseniz uçarken bile Skylife dergisinin içindeki formu doldurarak hemen başvurabilir ve geçici kartınıza anında sahip olabilirsiniz. Bendeniz sürekli uçmaktan dolayı sarı renkli Elite Card sahibi olarak havaalanına gelip de işlemlerimi bitirdikten sonra CIP’e uğramadan pek uçağa binmem. Zamanım az da olsa alışkanlık kısaca CIP’e gider hafif bir şeyler atıştırır uçağa öyle binerim.

İstanbul Atatürk Havaalanındaki eski CIP salonu gerçektende ihtiyaçları karşılamaktan uzak bir durumdaydı. Gelen kalabalık yolcuyu ağırlayacak yeterli masası, sandalyesi, koltuğu yoktu, yer bulmak mesele haline gelmişti ve insanlar ayakta bekliyorlardı. Büfesi yetersiz, yiyeceklerde seçme imkânı azdı. Ancak güzel çorbaları olduğunu hatırlıyorum, soğuk kış günlerinde uçağa binmeden sıcak bir çorba iyi gidiyordu. Internet bağlantısında problemler çıkıyordu, tuvaletlerde kitch bir hamam havası vardı. Bu hamam ortamı nedense bana oldum olası  hiç çekici gelmemiştir.Özellikle hamam mermeri döşeli tuvaletler, sarı kurnalı komik lavabolara senelerdir hiç ısınamamıştım doğrusu.

CIP salonunun yenilendiğini gazetede okuduğumda oldukça heyecanlandığımı hatırlıyorum, ne de olsa sürekli kullanıyordum ve daha güzel bir CIP salonunun İstanbul Atatürk havaalanına çok yakışacağını düşünüyordum. Yılda 30 milyon yolcuya ev sahipliği yapan, transit olarak doğu ve batıyı birbirine bağlayan bu güzel havaalanının yeni CIP salonu ile çok daha güzel olacağından hiç şüphem yoktu.

Yeni CIP salonu açıldığında gazetelerden birinde onunla ilgili bir haber okumuştum. Haberi yapan gazeteci çok olumlu ve güzel bir yazı ile yeni salonun çok başarılı olduğundan bahsediyordu. İçindeki kütüphaneden, ağaçtan, bilardo masasından, bilgisayar oyunlarından, zengin yiyecek ve içecek menüsünden büyük bir beğeni ile bahsediyordu, hatta içinde bir pide fırını bile olduğundan bahsetmişti. Bu kadar meraktan sonra ilk uçuşum için sabırsızlanmaya başlamıştım. Sonunda yine bir seyahat ve yine Atatürk havaalanına doğru yola çıkış, hızlı bir şekilde online check-in bankosundan işlemlerin tamamlanması, özel bankodan pasaport işlemlerini bitirip doğruca yeni CIP salonuna geçiş.

Giriş aynı yerden, güler yüzlü THY personeli tarafından karşılanış, bu arada gerçekten THY personelini kutlamak istiyorum, son derece güler yüzlü, son derece yardımcı, işini bilen, tüm yolculara ellerinden gelen en iyi şekilde hizmet etmeye çalışıyorlar. Hepsine sonsuz teşekkürler. THY’nin Türkiye’nin yükselen yıldızı olduğuna inancım her geçen gün daha da artmakta.

Yeni CIP’de girişte biniş kartınızı barkod okuyucuya gösterdiğinizde cam kapı otomatik olarak açılıyor ve işte içerdesiniz. Eski salonun belki 3-4 katı büyüklüğündeki yeni salon oldukça ferah, oldukça aydınlık, son derece modern bir görüntüde. Kütüphane ve ortasındaki bilardo salonu oldukça hoş bir atmosfer yaratmış. Ne yazık ki bilardo oynamayı beceremiyorum, oysaki bir çok arkadaşım gayet güzel oynuyorlar ama sanıyorum bilardoya yeteneğim yok. Yeni salonda ne kadar çok oturma alanı var, masalar, sandalyeler, rahat koltuklar her yere dağıtılmış. Gördüğüm kadarıyla bir de yeni CIP salonunun haritasını yapmışlar. Ne nerede, rahatlıkla bulunması için son derece yerinde bir davranış olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Girince hemen karşınıza çıkan oturma alanları sizi yanıltmasın, oralar dolu ise sakın ümitsizliğe kapılmayın, sol tarafa doğru devam edin, sonra isterseniz sağa doğru ve oradan ileriye doğru yani ana caddeye doğru devam ettiğinizde birçok oturma alanı olduğunu göreceksiniz. Yani yeni CIP’de ayakta kalmazsınız. Acaba sandalye ve masaya mı otursam? Yoksa karşısında bir sehpa olan rahat bir koltuğa mı?  Neyse ilk gelişimiz sonuçta , büfeye yakın bir masaya konuşlanalım ve yiyecek içecek kısmına bakalım. Sabah saatleri olmasından dolayı büfede güzel kahvaltılıklar, peynirler, domates, salatalık, yoğurt, müsli, reçel çeşitleri, tereyağ, harika bir domates çorbası, peki içeride neler var acaba ? Çırpılmış yumurta, menemen, yağda yumurta, hatta omlet, pişmiş domates, kızarmış patates, harika. Gazetede okuduğum pide fırınını da bulup denemek gerek, orada da çeşitli poğacalar, simitler sıcak sıcak yenmeye hazır halde bekliyor. Çay, kahve çeşitleri, lokum, meyve, soğuk içeçekler, alkollü içecekler hepsi oldukça zengin ve güzel hazırlanmış stantlarda müşterileri ile buluşmayı bekliyorlar. Öğlen ve akşam uçuşlarında menü değişiyor, ızgara köfte, ızgara tavuk, bol ve çeşitli bir salata menüsü, harika domatesli pestolu makarnalar, pilav ve bunlara eşlik eden harika şaraplar bizler için hazırlanıyor. Kısacası menü, büfe bir numara diyebilirim.

Transit uçuşları sebebiyle dinlenmek isteyenler için hazırlanmış, dinlenme bölümü, bilgisayar oyunları, business center, ve toplantı bölümleri oldukça başarılı. Gelince tabi tuvaletlere bakmadan ayrılmak yok, arka tarafta bir paravan ile kadın ve erkek tuvaletleri birbirinden ayrılmış, ilk bakışta erkek tuvaletini bulamadım ama paravanı dönünce kapısı karşıma çıktı. Beyaz camdan bir kapı, yaklaşınca otomatik olarak açılıyor, hoş olmuş doğrusu. İçeri girince ise hayal kırıklığı, neden yine hamam havası, neden yine o aynı mermerler. Türkiye’yi hamam mermerleri ile mi tanıtmak istiyoruz? Neden seramik tarzı güzel kaplamalar kullanmıyoruz. Veya illaki mermer olacaksa neden Bursa beji gibi güzel mermerler kullanılmamış? Bu kadar güzel bir CIP salonunda yine aynı tarz tuvaletleri görmek benim için ne yazık ki tam bir hayal kırıklığı. Hele lavaboları anlamak mümkün değil, görünüşü oldukça modern bataryaları açmak kolay kapatmak zor, kolu nereye çevirirseniz çevirin su akmaya devam ediyor. Lavabolar bir garip dizayn ile inşa edilmiş, oldukça büyük bir alanı var ve herhalde büyük lavabo yaparsak daha hoş olur diye düşünülmüş. Oysaki büyük lavaboda elinizi yıkarken üstünüz başınız, gömlek ve kravatınız ıslanıyor. Bence hiç konforlu değil ve yeni salona yakışmamış. Keşke daha modern ve kullanışlı bir şekilde tasarlanıp inşa edilseydi. Sanıyorum yeni salonda aksayan tek yer burası olsa gerek.

Hepinize sağlıklı, güvenli ve rötarsız uçuşlar, başarılı, mutlu, huzurlu günler dilerim.

25 Mart 2012 Pazar

Merhaba,
Akşam Galatasaray ve Trabzon arasında oynanan Süper Lig maçını seyrederken devre arası olduğunda gözüme çarpan görüntü hakkında yazmak istedim. Trabzonsporun önemli golcüsü Burak devre arasında soyunma odasına doğru giderken bir an tribüne doğru yöneldi ve üzerinden çıkardığı formasını tribünün altına doğru inmiş olan 16-17 yaşlarında bir gence doğru uzattı, gencin kucağında bir çocuk vardı ve formayı o çocuk aldı. Her ikisininde üstünde Galatasaray formaları vardı ve formayı belliki sevdikleri bir golcü olan Burak'tan istemişlerdi.Dikkatli bakınca büyük çocuğun kucağındaki çocuğun özürlü olduğunu, ayaklarının doğuştan gelişmemiş olduğunu farkettim. Muhtemelen ya tekerlekli iskemle ile dolaşıyor yada maçta olduğu gibi başkaları , akrabaları, arkadaşları onu taşıyorlar. Özürlü çocuk 10-11 yaşlarındaydı ve o kadar temiz ve masum bir yüzü vardıki. Hafif uzun saçları, açık renk teni ile Avrupalı çocuklara benziyordu. Formayı ona veren ve onu taşıyan çocuk oldukça mutlu şekilde özürlü çocuğu koltuğa bıraktı. Çocuk elinde Burak'ın forması başkasının yardımı olmadan kalkmasının neredeyse imkansız olduğu o koltukta öylesine hüzünlü bakıyordiki. Elinde forma derin bir hüzün vardı çocuğun suratında. Kimbilir o anda aklından neler geçiyordu. belki içinde fırtınalar kopuyor, belki isyan ediyor, belki kızıyor, bilemiyoruz, ama orada o durumda bile yüzünde bir an bile mutluluğun bir işaretini göremedim ve sonra kamera başka planları çekmeye başladı.

Türkiye'de 8-9 milyon özürlü olduğu söyleniyor, neredeler görüyormusunuz, biliyormusunuz? Görmüyorsunuz değil mi? Çünkü toplum içine çıkmıyorlar, çıkamıyorlar. Ne ülkemizdeki altyapı özürlülerin rahatlıkla ihtiyaçlarını gidermesine uygun, ne de bizler özürlüleri kabul etmekte çoğunlujla zorlanıyoruz. Oysaki unutmayalım ki onlarda insan onlarda bizim yurttaşımız, vatandaşımız, parçamız.

Haydi özürlülere daha fazla saygı, daha fazla sevgi ve yardım lütfen.
Merhaba, yakında yazılarım ile sizlerle beraber olacağım. Neler hakkında mı yazacağım? Gördüklerim, düşündüklerim, hayat ve insan. Bazen hüzünlü, bazen sevinçli, bazen mutlu, bazen kızgın. En kısa zamanda görüşmek üzere.