GÜLBENKYAN
MÜZESİ - LİZBON
Kalust
Gülbenkyan ismini daha önce hiç duydunuz mu bilmiyorum , ben bir süre önce
gazetede küçük bir tarih haberinde bu isme rastlamıştım. Osmanlı döneminde İstanbulda
doğmuş bir Ermeni olduğunu, petrol işinden servet kazanmış bir işadamı olduğu
gözüme çarpmıştı. Lizbon’da otellerde müşterilere verilen ve şehrin
gezilebilecek park, müze ve benzer görülmeye değer yerlerini gösteren broşürde
Gülbenkyan müzesini görünce gidip görmek istedim.
Kalust Sarkis Gülbenkyan, petrol sanayinde başarılı olmuş,
petrol sanayisinin gelişmesine katkıda bulunmuş, önemli bir uluslar arası çevre
yapmış, uluslar arası alanda tanınmış Ermeni asıllı Osmanlı devleti
vatandaşıdır. 1869’da Üsküdar’da doğmuş ve 1955’de Lizbon’da ölmüştür.
İlköğretimini, benim gibi Kadıköylü olanların bildiği ve önünden birçok kez
geçtiği Aramyan-Uncuyan okulunda ve sonrasında Saint Joseph Fransız lisesinde yapmıştır.
Devamında İngiltere’ye giderek petrol ve jeoloji mühendisliği eğitimi almıştır.
Petrolün
dünya ekonomi ve siyasetindeki önemini erken kavrayan Gülbenkyan Kafkasya’da
petrol yataklarını incelemiş, bunlarla ilgili yabancı dergilerde makaleler
yazmış ve devamında dönemin padişahı II.Abdülhamit’in isteğiyle Osmanlı’ya
Kafkasyadaki ve Mezopotamyadaki petrol yataklarının değerleri hakkında rapor
sunmuştur. Keşke o petrol yatakları şu anda bizim olsaydı diye düşünmeden edemiyor
insan.
Günümüz
petrol devi Shell’in kuruluşunda da görev alan Gülbenkyan 19.yüzyıl sonlarında
Fransa’da Osmanlı elçiliğinde mali müşavir ünvanıyla memurlukda yapmıştır. Bu
arada İngiliz vatandaşlığı almasına rağmen Osmanlı kendisinden Osmanlı
Bankasında petrol danışmanı olarak faydalanmıştır. 1912’de Irak petrollerini
işlemek üzere kurulan Turkish Petroleum Company firmasına %15 ile hissedar olan
Gülbenkyan , Osmanlı’nın 1.dünya savaşını kaybedip parçalanmasını müteakip
kurulan yeni Iraq Petreleum Company’de %5 hisse sahibi olmuştur. İşte bu
hissesinden dolayı sonrasında Mr.Five Percent – Bay Yüzde Beş olarak da
anınmaya başlanmıştır.
1930’lardan
itibaren hayatının sonuna dek sanat koleksiyonculuğu konusuna odaklanmış,
petrol hisselerinden gelen muazzam servet ile dünyanın dört bir yanından sanat
eserleri toplamıştır. Topladıklarını önce Paris’de , sonra Londra’da , en
sonunda ise 1942’de yerleştiği ve ölene kadar yaşadığı Lizbon’da tek bir çatı
altında toplamıştır. Bunun için Kalust Gülbenkyan vakfını kurmuş ve servetini
vakıfa bağışlamıştır. Müze hayali ise kendisinin ölümünden sonra Lizbon
belediyesinin Gülbenkyan vakfına Lizbonda büyük bir araziyi vermesi ve yıllar
boyunca dünyanın çeşitli ülkelerinden toplanan eserlerin bir araya getirilmesi
ile gerçekleşmiştir.
Müze
Lizbon’da Avenida de Berna yani de Berna bulvarında büyük bir arazi içerisinde
yataya yayılmış büyük binalar ve bahçeler şeklinde bulunmaktadır. Metro veya
taksi ile kolaylıkla ulaşılabilen bir yerdedir. Müzenin yanında bina kompleksi
içinde vakıf ofisleri, sergi alanları, toplantı ve çalıştay odaları, kafeterya
, hediyelik eşya dükkanları da bulunmaktadır. Sadece müze girişi 4 EUR olup ,
müze yanında sergi salonlarınıda gezmek isteyenler için giriş 8 EUR’dur. Müzede
yaklaşık 6.000 parça eser bulunmakta ve bu eserler dönemlerine veya imal
edikleri ülke ve bölgelerine göre farklı odalarda sergilenmektedirler. Örneğin
Mısır dönemi eserleri, Yunan-Roma dönemi eserleri , Mezopotamya eserleri, Doğu
İslam eserleri, Ermeni eserleri, Uzak Doğu eserleri, Gümüş eserleri gibi müze
bölümleri vardır. Avrupa eserleri için de özel odalar ayrılmış ve Avrupa ressamları
, Avrupa heykel ve büstleri, Avrupa mobilyaları gibi özel bölümler
oluşturulmuştur. Bazı ressamlara özel odalarda ise sadece o ressamları
eserlerini görmek mümkündür.
Müzeden
sonra gittiğim sergi alanında ise Afrika konulu bir fotoğraf sergisini görme
şansım oldu. Kara kıta Afrikadaki bir çok ülkedeki fakirliğin, geri
kalmışlığın, üzüntünün, nefretin, öfkenin, ezilmişliğin, değersizliğin çok açık
gözüktüğü insanın içini acıtan vurucu, çarpıcı fotoğrafları görme şansım oldu.
Yaklaşık
3 saat geçirdiğim Gülbenkyan müzesinden mutlu bir şekilde ayrılırken, keşke bu
eserler Kalust Gülbenkyan’ın doğduğu ve büyüdüğü İstanbul’da bulunsa ve
İstanbul’da sergilense diye içimden geçirdim. Eminim Türkiye’den gelip müzeyi
gezenlerin hemen hepsi benzer duygular ile müzeden ayrılmışlardır.
Lizbon’a
yolu düşenlere şiddetle tavsiye edeceğim bu müze ve kurucusu Kalust Gülbenkyan
hakkındaki bu kısa yazımında böylece sonuna gelmiş bulunuyorum.
Hepinize
iyi bir hafta diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder